Kayıtlar

Dirençli Nişasta

Resim
Nişasta ve Dirençli Nişasta Nedir?  Nişasta, glikozun- vücudun temel enerji kaynağı- bitki hücrelerindeki depo şekli olarak meydana getirilen bir polisakkarittir, diğer bir deyişle kompleks karbonhidrattır. Tahıl, makarna, patates ve pirinç gibi çok sık tükettiğimiz karbonhidrat kaynaklarının çoğu esas olarak nişastadır. Nişasta, uzun zincirli karbonhidratlardan oluşur ve pişirildiğinde kolayca sindirilir. Bazılarıysa sindirime dirençli olmaları nedeniyle "dirençli nişasta" olarak adlandırılır. Dirençli Nişasta Nasıl Geri Kazanılır?  Nişastalı yiyeceklerin pişirilmesi dirençli nişastaların çoğunu ortadan kaldırır ve bunun için bir ipucu vardır; pişirildikten sonra yiyeceğin soğumasını sağlamak, dirençli nişastayı geri kazandıracaktır. Örneğin,  yulaf lapasını bir kaç saat buz dolabında beklettikten sonra tüketmek, yulafın içerisindeki dirençli nişastayı geri kazandıracaktır. Dirençli Nişastanın Sağlığa Faydaları  Diyet nişastaları, insanlar için önemli enerji kaynaklarıdır ve

Beslenme Ve Diyetetik Bölümü Okumak

Resim
 Merhaba sevgili okuyucular, bu yazımda sizlere, şu an ikinci sınıfını okumakta olduğum "Beslenme ve Diyetetik" bölümünden bahsetmek istiyorum. Eminim, üniversite sınavına hazırlanan ve bu bölümü tercih etmeyi düşünen veya şu an üniversite okuyup bu bölüme geçiş yapmak isteyen birçok öğrenci vardır. Bu nedenle, Beslenme ve Diyetetik bölümünün olumlu ve olumsuz yanlarını sizinle paylaşmak isterim.  İlk olarak bilmeniz gereken şey; derslerin biyoloji ve kimya ağırlıklı olduğudur. Ben tercih yaparken,  bölümün matematik ile ilgili pek fazla ilgisi olmamasına çok sevinmiştim (bazı kolay hesaplamalar hariç). Örneğin, ilk sene derslerimiz içerisinde;  İlk Dönem Anatomi Fizyoloji Beslenme İlkeleri Genel Kimya Tıbbi Biyoloji ve Genetik İkinci Dönem Mikrobiyoloji Organik Kimya Beslenme İlkeleri " gibi ana dersler vardı.  Ben her zaman biyoloji ve kimya seven bir öğrenciydim. Bu nedenle, ilk sene benim için çok eğlenceli geçti diyebilirim. Zorlandığım kısımlar tabii ki oldu fakat

NEDİR ŞU MUTLULUK?

 Neden nefes almak zor geliyor herkes bu kadar derinden yaşıyorken hayatı? Şehrin, ülkenin bir ucunda feryat figan varken, içimizde fırtınalar koparken bir başkası nasıl gülebiliyor? Çok kızıyorum bazen. Ben mutsuzken nasıl mutlu olurlar diyorum. Nasıl zevk alıyorlar hayattan diyorum. Halbuki sorun benim anlamlandıramadığım bir şeymiş. "Mutlulukla" başımız belada. Nasıl sevilir bilmiyoruz. Güzel bakmayı bilmiyoruz. Umut yok, nefes almak acı verici. Çünkü daha önce görmedik asıl mutsuzluğu. Şükretmedik aldığımız her nefes için. Dünümüz ve bugünümüz birbirinin aynısı çünkü korkuyoruz alıştıklarımızı kaybetmekten. Dışarıda alışkanlıklarımızın dışında bir Dünya var. Hiç sevmedik onu, uzak durduk hep. Ama şimdi adım atma zamanı. Bugün kendimiz için farklı bir şey yapalım, dünden çok farklı olsun. Mutsuzluk kelimesine uzak, sevgiye çok yakın bir şey olsun... Mutluluk, bazen hapisane parmaklıklarından ufacık bir ay ışığı hayal etmektir. Bazense bir kağıt parçasına belki hiç sahi

ÖFKE

                          Bu hayatta en çok inandığım söz "Öfkenin başlangıcı çılgınlık, sonu pişmanlıktır."   olmuştur. Bazen elimizde olmadan, hiç istemeden bir nedenden dolayı sinirlenip etrafımızdaki insanları paramparça edebiliyoruz. Gözlerimiz odaklandığımız şeyden başka hiç bir şeyi görmüyor. Değer verdiğimiz insanları bile... Ve iş işten geçtikten çook sonra pişman oluyoruz. Yaptığımız hataları, açtığımız derin yaraları, söylediğimiz onca çirkin sözleri hatırlayıp pişman oluyoruz.  "Son pişmanlık fayda etmez." derler. Bilirsiniz, bu her zaman böyle değildir. Bazen küçücük bir özür bile yeterlidir yaptıklarınızı telafi etmeye. Sizi olduğunuz gibi kabul edebilecek değerli insanlar vardır hayatınızda. Lakin, onlar affetse de siz affedemezsiniz kendinizi. Öfke geçmiştir çoktan, geriye kalan yalnızca pişmanlık olur. "Nasıl hakim olamadım ben kendime? Nasıl söyledim o sözleri?" diye düşüncelere dalarak yakıp bitirirsiniz kendinizi.  Asıl acı olan, her

AİLE

Resim
                                              Canınız yandığında ilk önce yardıma koşan insanlardır aileniz. Bir hata yaptığnızda sizi avutup "geçecek biz yanındayız" diyen insanlardır. Koşulsuz şartsız -siz ne yaparsanız yapın- sizi hep sevecek olanlardır. Bunları bilirsiniz zaten hep, lakin değerlerini bilemezsiniz. Gün gelir, kaybetmekten deli gibi korktuğunuz insanlara elveda demek zorunda kalırsınız. En acısı da budur zaten.        Ah be keşke o son sözü söylemeseydim! dersiniz. Ama iş işten geçmiştir bir kere. Giden gitmiştir, geri dönüş yoktur. Canınız yanar yine, bu kez yanınızda kimse kalmamıştır. Siz sararsınız yaralarınızı ağlaya ağlaya. Etrafınıza bakarsınız dönüp, bir avuç dolusu yalandan tebessüm eden insan görürsünüz. Size gereken gerçek insanlardır. İyiyi, kötüyü dolaysız yoldan -doğrudan- söyleyenler. Bazılarımız çok ürker o insanları kaybetmekten. Değer verdiğimiz insanları kaybetmekten. Zaten hangimiz korkmayız ki sevdiklerimizi kaybetmekten? Onların ölü

AYNA

Resim
               Bilmek istemediğimiz şeyler vardır. Duymak istemediğimiz yalanlar, görmek istemediğimiz kişiler... Elbet, bir gün hepsinden kurtulmanın yolunu bulabiliriz. Peki ya, kendimizden kaçabilmemiz mümkün müdür? İçimizdeki susmak bilmeyen canavardan, kafamızın içinden bir türlü atamadığımız cümlelerden kaçabilir miyiz hiç?  Gerçekler ansızın, usul usul beynimize hücüm ettiğinde kurtulmanın bir yolu yoktur bazen. Nerde olduğumuzun, kiminle olduğumuzun ya da zamanın ne olduğunun hiç bir önemi kalmaz. Gördünüz mü onu bir kere, geri dönüşü olmayacaktır hiç bir şeyin. Tüm o acılar, yaşanmışlıklar, gerçekler ve daha nicesi gözümüzün önünden geçtiğinde, iç organlarımızın ve beynimiz dediğimiz o bilinç merkezimizin bizi bir sarhoş edasıyla terk edişiyle karşı karşıya kalacağız. Kim bilir belki de onunla başa çıkmayı öğrenicek bir kaçımız. Okapi gibi ürkek olanlarımız da olacak tabi ki, ama emin olabileceğimiz bir şey varsa, o da şudur ki; ondan kaçamayız biz. Şimdi, aynaya baktığı

Kitap Yorumu: İŞGALCİ (MELISSA LANDERS)

Resim
Uzaylılar İnsanlarla İttifaka Hazırlanıyor. Bu kez de Dünyalı Cara Sweeney, L'eihrlilerin konuğu. L'eihrli erkek arkadaşı Aelyx'i, iki gezegen arasındaki ilişkileri yoluna koymak için, Dünya'ya gönderdikten sonra yabancı bir gezegende bir başına kalan Cara'nın etrafı onu istemeyen klonlarla çevrilmiştir. Hatta Aelyx'in evcil hayvanı bile ondan nefret eder. Yeni hayatına uyum sağlamak için her yolu deneyen Cara, çok geçmeden bu gezegende Aelyx ile mutlu olup olamayacağını sorgulamaya başlar. İki genç âşık, bir yandan gezegenlerinin geleceği için canla başla mücadele ederken bir yandan da birbirlerinden sayısız ışık yılı uzakta ayrılık acısına katlanmaya çalışır… ta ki dünyalarına yönelik bir tehdit onları yeniden birleştirene dek. (Tanıtım Bülteninden) Yorumum:  Sevgi dolu bir kitap okuma gününden merhabalarrr! Bugün sizlere L'ehir gezegeninden güzel bir kitap yorumu getirdim. İŞGALCİ!! Yabancı serisinin ikinci kitabı. Blogumda "Yabancı"