AYNA

              
Bilmek istemediğimiz şeyler vardır. Duymak istemediğimiz yalanlar, görmek istemediğimiz kişiler...
Elbet, bir gün hepsinden kurtulmanın yolunu bulabiliriz. Peki ya, kendimizden kaçabilmemiz mümkün müdür? İçimizdeki susmak bilmeyen canavardan, kafamızın içinden bir türlü atamadığımız cümlelerden kaçabilir miyiz hiç? 

Gerçekler ansızın, usul usul beynimize hücüm ettiğinde kurtulmanın bir yolu yoktur bazen. Nerde olduğumuzun, kiminle olduğumuzun ya da zamanın ne olduğunun hiç bir önemi kalmaz. Gördünüz mü onu bir kere, geri dönüşü olmayacaktır hiç bir şeyin. Tüm o acılar, yaşanmışlıklar, gerçekler ve daha nicesi gözümüzün önünden geçtiğinde, iç organlarımızın ve beynimiz dediğimiz o bilinç merkezimizin bizi bir sarhoş edasıyla terk edişiyle karşı karşıya kalacağız. Kim bilir belki de onunla başa çıkmayı öğrenicek bir kaçımız. Okapi gibi ürkek olanlarımız da olacak tabi ki, ama emin olabileceğimiz bir şey varsa, o da şudur ki; ondan kaçamayız biz.

Şimdi, aynaya baktığında ruhunun parçalara ayrılacağına inanan o küçücük kız için yazıyorum bunları. Aynadan korkma miniğim. O senin benliğin. O senin dünün, yarının ve bugünün.  O senin geçmişin ve acıların. Ayna, senin yaralarını saracak olandır küçüğüm. Korkma, sev onu!!



Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kitap Yorumu: ŞİZOFREN (Wulf DORN)

Kitap Yorumu: ŞEFTALİ KOKAN BİR YAZ(Jodi Lynn Anderson)

Kitap Yorumu: KÖTÜ KIZLAR ÖLMEZ (Katie ALENDER)